GÜNDEM

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ'NDEN MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF MODELİNE DAVA AÇTI.

hüseyin okumuş
792313 Görüntüleme
24 Haziran 2024 19:58
Son Güncelleme: 24 Haziran 2024 19:58
Gazetemize Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezinden Gönderilen yazıda Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 27.05.2024 tarihinde onaylanarak yürürlüğe giren ‘’ Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli ‘’ isimli eğitim programı hakkında yürütmenin durdurulması ve iptali talepli olarak Danıştay nezdinde açılan dava dilekçesi ekte sunulmuştur dendi.Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 27.05.2024 tarihinde onaylanarakyürürlüğe giren “ Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ” isimli eğitim programı hakkında öncelikle yürütmenindurdurulması ve akabinde iptali kararı verilmesi talebinden ibarettir.
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ'NDEN MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF MODELİNE DAVA AÇTI.

Fotoğraf açıklaması yok.

DANIŞTAY BAŞKANLIĞI'NA

Yürütmenin durdurulması taleplidir.

DAVACI : Atatürkçü Düşünce Derneği
VEKİLİ : Av. Dorukcan DAVUTOĞLU
DAVALI : Milli Eğitim Bakanlığı
KONU : Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 27.05.2024 tarihinde onaylanarak
yürürlüğe giren “ Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ” isimli eğitim programı hakkında öncelikle yürütmenin
durdurulması ve akabinde iptali kararı verilmesi talebinden ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
Milli Eğitim Bakanı Yusuf TEKİN tarafından tanıtılan ve 27.05.2024 tarihinde onaylanarak yürürlüğe giren
“ Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ” isimli eğitim programının " sadeleştirme " düşünülerek geliştirildiği
ifade edilmiş olup, " sadeleştirmekten " kastın bilimsel olmaktan uzaklaşmak, laiklik kavramdan
tamamen arınmak, birlik ve eşitlik ilkesinden vazgeçerek bilim, kültür, sanat ve felsefe derslerinin yerine
din ağırlıklı içerikler düzenlemek ve bilimsellik yerine dogmatik niteliklere ağırlık verilmek olduğu açıkça
anlaşılmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığının görevi demokrasi bilincine sahip insan hak ve özgürlüklerine saygı duyan laik
bireyler yetiştirecek düzenlemeleri yapmakken, hayata geçirilen yeni model dini ve milli ögelere vurgu
yaparken Atatürk, laiklik ve cumhuriyet gibi milli değerlere yer vermemiştir. Keza, uzmanların
yorumlarına göre söz konusu müfredat uluslararası standart ile uyumsuz olup, kullanılan dil ve
öngörülen ölüm, darbe ve savaş kavramları üzerinden verilmeye başlanacak olan eğitim pedagojik
açıdan çocuğun nitelikli eğitim hakkına aykırılık oluşturmaktadır.
Eğitim programı demek, ülkenin geleceği demektir. Türk toplumunu geleceğe taşımanın, ilerlemenin ve
güçlü bir ülke olarak ayakta kalmanın yolu detaylı şekilde analiz yapılmış, ilgili tüm sivil toplum
kuruluşlarından rapor alınarak hazırlanmış bir eğitim programından geçtiği kadar, Anayasa'ya uygun
olarak laik ve demokratik bireyler yetiştirmekten de geçtiği herkesin malumudur.
Burada, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 28.04.2024 tarihinde yapılan açıklamada, Türkiye Yüzyılı Maarif
Modeli'ni hazırlanmasının on yılı aşkın bir süre aldığı, akademisyen, öğretmen ve diğer eğitim
paydaşlarının görüşünün alınarak hazırlandığı, bir hafta içinde söz konusu modele yönelik görüşlerin
bildirilmesi gerektiğini belirtmiş, 27.05.2024 tarihinde ise onaylanarak yürürlüğe girmiş olup, hangi
kurumlar ve uzmanlardan görüş alındığı, işbu görüşlerin ne kadar dikkate alındığı, yapılan çalışmalarda
hangi eğitim modelleriyle karşılaştırma yapıldığı kamuoyuna açılanmamıştır. Dolayısıyla, anılan eğitim
modeli bu haliyle açıkça antidemokratiktir.
Kaldı ki, uzmanların hazırladığı tüm raporlarda davaya konu eğitim programının " laik ve bilimsel
eğitimden uzak oduğu, Cumhuriyet’in değerleri ile Atatürk’e çok daha az yer verildiği, bu haliyle,
ideolojik bir bakış açısında sahip olduğu, eğitim programı değişikliğinin, eğitimi dinselleştirme amacı
güttüğü ve vatanı 'mülk', ulusu 'ümmet', yurttaşı 'kul' yapmayı amaçladığı " anlaşılmaktdır.

Davaya konu eğitim programındaki eksiklikler; din konulu derslerin felsefe derslerine göre yaklaşık on
kat fazla olması, matematik derslerinin azaltılması, tarih ders programlarında Mustafa Kemal ATATÜRK
ve devrimlerine, düşünce yapısına ve ülkemizi geleceğe taşıyacak olan değerlere yer verilmemesi ve

özellikle laiklik, eşitlik, demokratiklik gibi kavramlardan tamamen uzaklaşılması olarak sıralanabilecektir.
1. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın " Temel hak ve hürriyetlerin kötüye

kullanılamaması " başlıklı 14. maddesinde;
" Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan
faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok
edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette
bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. " denmekte,
“ Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi ” başlıklı 42. Maddesinin 3. Fıkrasında ise; " Eğitim ve öğretim,
Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve
denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. " denmektedir. Bu
sebeple, yeni eğitim modeli açıkça Anayasa'ya aykırılık teşkil etmekdir.
Bunun yanında, Ülkemizin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 28.
Maddesinde; " Taraf Devletler, çocuğun eğitim hakkını kabul ederler ve bu hakkın fırsat eşitliği temeli
üzerinde tedricen gerçekleştirilmesi görüşüyle " düzenleme yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Bununla birlikte; 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 2. maddesinde;
" Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılap ve ilkelerine ve
Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve
kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima
yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik,
laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve
bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek,
Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve
karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı,
kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak
yetiştirmek....
Böylece bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte
yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak
ve nihayet Türk Milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır." denmekte, aynı
kanunun "Atatürk İnkılap ve İlkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği " başlıklı 10. Maddesinde ise;
" Eğitim sistemimizin her derece ve türü ile ilgili ders programlarının hazırlanıp uygulanmasında ve her
türlü eğitim faaliyetlerinde Atatürk inkılap ve ilkeleri ve Anayasada ifadesini bulmuş olan Atatürk
milliyetçiliği temel olarak alınır. Milli ahlak ve milli kültürün bozulup yozlaşmadan kendimize hasşekli ile
evrensel kültür içinde korunup geliştirilmesine ve öğretilmesine önem verilir. Milli birlik ve bütünlüğün
temel unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve
aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili halinde zenginleşmesine
çalışılır ve bu maksatla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Mili Eğitim
Bakanlığınca gereken tedbirler alınır." düzenlemesine yer verilmesine karşı Milli Eğitim Bakanlığı
tarafından onaylanarak yürürlüğe giren yeni eğitim modelinin anılan kanun hükümleriyle hiçbir ilgisinin

olmadığı ortadadır. Bu sebepler, huzurdaki davayı açmayı zorunlu kılmaktadır.

2. Huzurdaki davanın müvekkil dernek adına ikame edilebilmesi hakkı ise
derneğin tüzüğünde yer alan kuruluş nedeninin verdiği sorumluluktan doğmaktadır. Derneği Kuruluş
Nedeni;
" Atatürk'ün bedensel varlığının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan içteki ve dıştaki kimi
olumsuz güçler, O'nun yeni Türk Devletini yaratma doğrultusunda ilk adımı attığı 19 Mayıs 1919'un
üzerinden tam 70 yılın geçtiği bu günlerde, Atatürk devrim ve ilkelerine karşı, açık ya da kapalı
saldırılarını doruğa ulaştırmış bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, plânlı ve sinsi bir çalışma ile, o
devrim ve ilkeleri gelecekte yok etmek çabası içindeler.
Oysa Atatürk;
Sadece "bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk Ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin
işgalinden kurtaran bir büyük asker "değildir. O, bunun çok daha ötesinde, örneğin siyasal, kültürel ve
ekonomik alanlar başta olmak üzere, her alanda bağımsızlığımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz
bağları koparan;
Ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran;
Kişisel inançlara dokunmayarak, toplumumuzu Ortaçağ zihniyetinden ve şeriattan kaynaklanan "nakil"e
dayalı kurum ve kurallardan kurtarıp, sürekli biçimde çağdaş ve uygar bir ulus olmanın ve böyle
kalmanın yollarını gösteren , "akıl"a dayalı lâik düşünce, lâik hukuk ve lâik öğretim sistemlerini toplum
yaşamında egemen kılan;
Tüm özgürlüklerin ve insan haklarının sosyal Hukuk Devletinin ve çoğulcu demokrasinin yolunu açan;
Yüzyıllarca ikinci sınıf insan durumuna düşürülmüş Türk kadınını gerçek yerine yükseltip, eşit haklara ve
eşit onura sahip insan ve yurttaş yaparak yapay eşitsizlikleri kaldıran;
İçten ve dıştan kaynaklanan her tür sömürüye karşı çıkarak, halkın yalnız siyasal değil, ekonomik ve
sosyal alanda da gerçek efendi durumuna gelmesini ve tüm yurttaşların gönencini devletin varlık nedeni
ve amacı sayan;
Ulusal ekonominin girişimcilerin keyfine, yalnız kâr ve rekabet mekanizmasına göre başıboş biçimde
işlemesine değil, toplumun ve tüm yurttaşların gereksinimlerini karşılayacak biçimde devlet tarafından
yönlendirilmesini ilke olarak benimsemiş ve benimsetmiş olan;
Yurdumuzun yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul
ettiren;
Misak-ı Millî sınırları içinde "Türk'üm" diyen herkesin Türk olduğu ölçütünü getirerek, ırkçılığı reddedip;
yapıcı, olumlu ve çağdaş Türk Ulusalcılığını yaratarak, onu devletimizin temel ilkelerinden biri yapan;
Her yurttaşın eğitimden, bilimden ve sanattan payını almasını, "fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür
kuşaklar’ın yetiştirilmesini devletin başta gelen görevi yapan;
Kültür emperyalizminden kurtulabilmemiz ve eğitimin yaygınlaştırılabilmesi için yeni Türk harflerini
kabul etmenin yanında Türk dilinin arındırılması ve zenginleştirilmesini büyük bir toplumsal görev sayan;

Türk Ulusunun tarihini, çağdaş insan kökenine bağlayan;
"Yurtta barış, Dünyada barış" ilkesi ile devlet yaşamında ve uluslararası ilişkilerde kaba kuvveti, ırkçılığı,
saldırı savaşını mahkûm eden;
Dış politikada "Dünya uluslar ailesinin eşit haklara sahip onurlu bir üyesi olma" ölçütünü ve "karşılıklılık
kuralını" vazgeçilmez ilke yapan;
Bütün ulusların insanlık ailesinin bir parçası olduğunu vurgulayarak, insanlığın bütünleşmesi
düşüncesinin tohumlarını atan Çağdaş Devlet Kurucusudur.
Bu durum karşısında Atatürk devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın çözümlenmesinde ışık
tutucu niteliğe ve yaratıcı güce sahip olduğuna inananlar, " Atatürkçü Düşünce Derneği " ni kurarak,
O'nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma
zorunluluğunu duymuşlardır. " denmektedir.

3. Bunun yanında, dava ilk derece mahkemesi olarak Danıştay

Başkanlığı'nda açılması gerekmektedir.
Danıştay Kanunu'nun " İlk derece mahkemesi olarak Danıştay'da görülecek davalar " başlıklı 24.
maddesinde;
" 1. Danıştay ilk derece mahkemesi olarak.... Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere.... karşı
açılacak iptal ve tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülmeyen kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz
şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan idari davaları karara bağlar. " şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
4. Tüm bunların yanında, iptali talep edilen düzenleme tüm ülkenin yakın
ve uzak geleceğini ilgilendiren ve acilen önlem alınması gereken bir eğitim modeli olduğundan davalı
idarenin savunması dahi alınmadan ivedilikle YÜRÜTMENİN DURDURULMASI kararı verilmesi
gerekmektedir.
Bu konuda, İdari Yargılama Usulü Kanunu " Yürütmenin durdurulması " başlıklı 27. Maddesinin 2.
fıkrasında;
" Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların
doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı
idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin
durdurulmasına karar verebilirler. Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi,
savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da
durdurulabilir. " hükmü yer almaktadır.
TALEP VE SONUÇ : Yukarıda açıklanan ve re'sen göz önüne alınacak sebeplere binaen; Milli
Eğitim Bakanlığı tarafından 27.05.2024 tarihinde onaylanarak yürürlüğe giren “ Türkiye Yüzyılı Maarif
Modeli ” isimli eğitim programı hakkında öncelikle YÜRÜTMENİN DURDURULMASI ve akabinde
İPTALİNE, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı idareye yüklenmesine karar verilmesini talep
ederim. Saygılarımla.

Davacı Vekili
Av. Dorukcan DAVUTOĞLU

Bir yazı görseli olabilirBir yazı görseli olabilir

Bir yazı görseli olabilir

Bir yazı görseli olabilir

Yorum Yazın

Yorum yazarak topluluk kurallarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Belediyeler hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar

  • Yunus Temiz

    Demokratik toplumlarda ülkesini/öğrencilerini koruyan/seven kurtuluşumuzun başvurusunu destekliyorum.