Son yıllarda, ülkemizde artan orman yangınları ve doğanın tahrip edilmesi, ekosistemlerimize ve geleceğimize ciddi tehditler oluşturuyor. Bu tehditler sadece yangınlarla sınırlı değil; taş ocakları, maden arama faaliyetleri ve imara açılan bölgelerdeki tahribat da doğamızı geri dönülmez bir şekilde yok ediyor. Yeşil Doğa Koruma Derneği olarak, bu yıkımın durdurulması gerektiğini güçlü bir şekilde savunuyoruz.
Özellikle orman yangınları, doğrudan doğanın kalbine yapılan bir saldırı gibidir. Yangınlarla birlikte sadece ağaçlar değil, ormanların içinde barındırdığı tüm canlılar, su kaynakları ve toprağın verimliliği de yok oluyor. Ancak, bu yangınların dışında, taş ocakları ve maden arama çalışmaları da büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu faaliyetler, doğayı geri dönüşü olmayan şekilde tahrip ederken, yerel halkın yaşam kalitesini de olumsuz etkiliyor.
Ayrıca, imara açılan ormanlık alanlar, sadece doğanın değil, kültürel mirasımızın da yok olmasına neden oluyor. Ormanların yerini beton yapılar aldığında, doğanın sunduğu ekosistem hizmetlerinden mahrum kalıyoruz. Yeşil alanların azalması, hava kalitesinin düşmesine, su döngüsünün bozulmasına ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına yol açıyor.
Bu noktada, Yeşil Doğa Koruma Derneği olarak, hükümetin bu yıkıcı faaliyetleri durdurmak için sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yapması gerektiğine inanıyoruz. Yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte hareket ederek, doğayı koruma ve tahribatı önleme konusunda daha etkin rol alması sağlanmalıdır. Aksi takdirde, coğrafyamız her geçen gün daha fazla zarar görecek ve gelecek nesillere miras bırakabileceğimiz bir doğa kalmayacaktır.
Bu süreçte, çözüm üretmek ve doğayı korumak için somut adımlar atmak zorundayız. Orman yangınlarına karşı önleyici tedbirler almak, taş ocakları ve maden arama faaliyetlerini denetim altına almak ve imara açılan bölgelerde doğayı koruyan planlamalar yapmak bu adımlar arasında olmalıdır.
Son zamanlarda, Orman Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı'nın yerel yönetimlerin yetkilerini sınırlayan uygulamaları, orman yangınları ve çevre felaketleri gibi acil durumlara müdahaleyi zorlaştırmıştır. Yerel yönetimlerin elinden alınan bu yetkiler, bölgesel sorunların çözümünü yavaşlatmış ve etkisiz hale getirmiştir. Özellikle orman yangınlarında, merkezi otoritenin yetersiz kaldığı ve bölgesel müdahalelerin geciktiği gözlemlenmektedir. Bu durum, yangınların genişlemesine ve doğanın daha büyük zararlara maruz kalmasına neden olmaktadır.
Bu nedenle, orman arazilerinin yönetimi konusunda yerel yönetimlere daha fazla yetki devri yapılması gerektiği düşünülmelidir. İllerde bulunan orman arazileri, yerel yönetimlere devredilerek, bölge halkının kontrolüne bırakılmalıdır. Yerel halk, kendi bölgelerindeki sorunlara daha hızlı ve etkin müdahale edebilir, çünkü hem bölgeyi daha iyi tanırlar hem de sorunların çözümüne daha doğrudan katkıda bulunabilirler. Ayrıca, yerel yönetimler, orman arazilerinin korunması ve sürdürülebilir kullanımı konusunda daha sorumlu ve duyarlı hareket etme potansiyeline sahiptir.
Yeşil Doğa Koruma Derneği olarak, bu konuda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye kararlıyız ve tüm yetkilileri bu yıkımı durdurmak için acil eyleme geçmeye çağırıyoruz.
Yorum Yazın