GÜNDEM

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ GENEL MERKEZİ BURSA'da Düğünlerde kadın-erkek bir arada eğlenmeyi yasaklamaya kalkışıp suç işleyen Bursa Büyükorhan Karaağız Mahallesi Muhtarı ve Dernek Başkanı ile ilgili suç duyurumuzdur.

hüseyin okumuş
158727 Görüntüleme
04 Temmuz 2023 11:58
Son Güncelleme: 04 Temmuz 2023 11:58
Bursa İli, Büyükorhan İlçesine bağlı Karaağız Mahallesi’nin muhtarı Arif Yılmaz ve Karaağız Mahallesi Yard. Ve Day. Der. Yön. Kur. Başkanı Hayri Sönmez ile ilgili suç duyurusunda bulunmuştur.
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ GENEL MERKEZİ BURSA'da Düğünlerde kadın-erkek bir arada eğlenmeyi yasaklamaya kalkışıp suç işleyen Bursa Büyükorhan Karaağız Mahallesi Muhtarı ve Dernek Başkanı ile ilgili suç duyurumuzdur.

Bir 19 kişi ve Tomb of the Unknown Soldier görseli olabilir

BURSA NÖBETÇİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA
MÜŞTEKİ : Atatürkçü Düşünce Derneği

GMK Bulv. No: 102/ 7 - 8 Çankaya/ ANKARA

VEKİLİ : Av. Dorukcan DAVUTOĞLU
ŞÜPHELİLER : 1. Arif YILMAZ - Karaağız Mahallesi Muhtarı

2. Hayri SÖNMEZ - Karaağız Mahallesi Yard. Ve Day. Der. Yön. Kur. Bşk.

SUÇ : 5237 Saylı TCK. M. 217, 257, 309
AÇIKLAMALAR :
Bursa İli, Büyükorhan İlçesine bağlı Karaağız Mahallesi'nin muhtarı şüpheli Arif YILMAZ ile Karaağız
Mahallesi Yard. Ve Day. Der. Yön. Kur. Bşk. Olan şüpheli Hayri SÖNMEZ isimli şahıslar tarafından
hazırlanan kararda; düğünlerde ve eğlencelerde kadın - erken karışık eğlenilmesinin din açısından uygun
olmadığı, kadınların sadece cumartesi günü düğün sahiplerinin belirlediği bir saatte kadınlara özel
eğlence düzenlemesinin uygun olduğu belirtilmiş, anılan kararın altına ilgili derneğin mührü ile muhtarlık
mührü basılmıştır.
Burada; muhtar ve dernek başkanı olarak seçilen şahısların Türkçe hakimiyeti,sorgulanması gereken ayrı
bir konu olmakla birlikte; Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılapları ile
laik Cumhuriyet ilkesine bağlı olarak görevlerini yapmaları gerekirken, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın 2. Maddesinde düzenlenen ve devletin temel niteliklerinden olan Laiklik ilkesini hiçe
saydığı aşikardır.
Kişilerin dine olan yaklaşımı, hangi şekilde kutlama yapmayı istemeleri, neye inandıkları veya
inanmadıkları, düğün ve sair EĞLENCELERİNİN nasıl olacağı bir devlet memuru ve bir dernek başkanının
bir araya gelerek kararlaştırabileceği ve halka dayatabileceği unsurlardan değildir. Dolayısıyla, dilekçemiz
ekinde yer alan karar yok hükmünde olmakla birlikte, bu durum aşağıdaki suçlara vücut vermekte
olduğundan Türk yargısı tarafından kanunlar çerçevesinde hadlerinin bildirileceğine kuşku
bulunmamaktadır.

1. Türk Ceza Kanunu'nun 309. Maddesinde;

" Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya
veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye
teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.
Bu suçun işlenmesisırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere
göre cezaya hükmolunur.
Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik
tedbirlerine hükmolunur. " düzenlemesine yer verilmiştir.
Burada, suçun failleri tarafından amaca yönelik yapılan hareketin ayrıca suç teşkil edip etmemesi önemli
olmaksızın, amacın ne olduğuna bakılmalıdır. Bu sebeple, Anayasayı ihlal suçu serbest hareketli bir
suçtur.
Dolayısıyla bu suç hareketin yapılmasıyla tüketilen ani suçlardandır. Şu kadar ki; tıpkı diğer suçlarda ve
bu suçlara teşebbüste olduğu gibi, Anayasayı ihlal suçunda da suçun icrasına elverişli hareketlerle
başlamak gerekir ki bu suçta hareketin elverişli kabul edilebilmesi için, her şeyden önce cebri olması

aranmaktadır. Cebirden kasıt ise maddi cebir olabileceği gibi manevi cebrin de söz konusu olabileceğidir.
Görevleri gereği sahip oldukları kamusal güç nedeniyle suçun işlenmesinin kolay olacağı aşikar
olduğundan anılan kişiler açısından manevi cebrin yeterli olacağı göz önüne alınmalıdır.
Keza, anılan suçta anayasayı ihlalden kastedilen sadece cebir ve şiddetle Anayasa'da hüküm altına alınan
düzenlemelere aykırı bir hareket olmayıp, anayasal düzene hakim olan ilkelerin ve anayasada yer alan
normların yazılı olarak muhafaza edilmesi ancak, fiilen uygulanmasına engel olunması veya işlevsiz
kılınmasıdır. Dolayısıyla, yukarıda açıklananlar ile birlikte değerlendirildiğinde, şüpheliler tarafından
Anayasa'yı ihlal suçunun işlendiği iddiası soruşturulmalıdır.

2. Bunun yanında, açıkça kanuna aykırı şekilde karar alınmasının, halkın da
aynı doğrultuda hareket etmeye teşvik edebileceği ortadadır. Bu sebeple, Türk Ceza Kanunu'nun "
Kanunlara Uymamaya Tahrik " başlıklı 217. Maddesi açısından da soruşturma yapılması gerekmektedir.
3. Bununla birlikte, Türk Ceza Kanunu'nun " Görevi Kötüye Kullanma "

başlıklı 257. maddesinde;
" Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek
suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat
sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme
göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat
sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. " düzenlemesine yer
verilmiştir.

4. Tüm bunların yanında, Türk Ceza Kanunu'nun " Halkı kin ve düşmanlığa

tahrik veya aşağılama " başlıklı 216. Maddesinde;
" Halkın sosyalsınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir
kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık
ve yakın birtehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen
aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya
elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. " hükmü yer almaktadır.
Anılan madde, gerekçesi ile birlikte değerlendirildiğinde, tanımı yapılan “ Halkı kin ve düşmanlığa tahrik
” suçunun, hukuk devleti olma standardı yüksek olan birçok ülkenin Ceza Kanunlarında yer aldığı, hiçbir
devletin, vatandaşları arasında, muayyen özelliklere sahip bir kesiminin diğer kesimi aleyhine kin ve
düşmanlığa, öç almayı gerektirecek şiddetli nefrete yönlendirilmesine seyirci kalamayacağı gerçeği
ortaya çıkmaktadır.
Burada, suçu oluşturan “ tahrik ” unsurunun, soyut saygısızlık ve reddin ötesinde, bir halk kesimine karşı
düşmanca tavırlar gösterilmesini sağlamaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye objektif olarak elverişli
olmalıdır.
Bir diğer unsur olan kin, “ öç almayı gerektirecek şiddetli düşmanlık hareketlerin zeminini oluşturan

psikolojik bir hâl ” olarak, düşmanlık ise, “ husumet beslenen konuya karşı düşünerek, tasarlayarak zarar
vermeye, onu mağlup etmeye yönelmiş kin duygusu ” olarak da tanımlanabileceği açıklanmıştır. Şu
hâlde kin ve düşmanlık; “ husumet beslenen konuya karşı tasarlayarak zarar vermeye, öç almayı
gerektirecek şiddette nefret duymaya yönelik hareketlerin zemini oluşturan psikolojik bir hâl ” olarak
açıklanabilir.
Atılı suça ilişkin olarak Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 2017/2486 E., 2017/5784 K. Ve 18.12.2017 tarihli
kararında;
" Somut bir tehlike suçu olarak 5237 sayılı TCK’nın 216/1 maddesinde düzenlenen ve kamu düzenini,
toplum huzurunu/barışını himaye eden, esas itibariyle nefret söylemini sınırlandırmayı hedefleyen Halkı
Kin ve Düşmanlığa Tahrik Etmek suçu; halkı, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığına
dayanarak birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek şekilde düşmanlığa veya kin beslemeye
alenen tahrik edilmesini cezalandırmaktadır. " denmektedir.
Bu haliyle, dosya konusu somut olayda; seçilmiş bir muhtar ile dernek başkanının aldıkları ortak kararın
tüm halka dayatılması, kişilerin düğün ve sünnet gibi EĞLENCELERİNE karışılması, yetkisi olmamasına
rağmen dine yönelik kararların alınması halkın huzursuzluğuna ve komşular arasındaki güven ortamının
sarsılmasına yol açabileceğinden atılı suçun işlendiği sabittir.

4. Müvekkil Atatürkçü Düşünce Derneği adına suç duyurusunda bulunma
zorunluluğu, derneğin tüzüğünde yer alan kuruluş nedeninin verdiği sorumluluktan doğmaktadır.
Derneği Kuruluş Nedeni;
" Atatürk'ün bedensel varlığının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan içteki ve dıştaki kimi
olumsuz güçler, O'nun yeni Türk Devletini yaratma doğrultusunda ilk adımı attığı 19 Mayıs 1919'un
üzerinden tam 70 yılın geçtiği bu günlerde, Atatürk devrim ve ilkelerine karşı, açık ya da kapalı
saldırılarını doruğa ulaştırmış bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, plânlı ve sinsi bir çalışma ile, o
devrim ve ilkeleri gelecekte yok etmek çabası içindeler.
Oysa Atatürk;
Sadece "bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk Ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin
işgalinden kurtaran bir büyük asker "değildir. O, bunun çok daha ötesinde, örneğin siyasal, kültürel ve
ekonomik alanlar başta olmak üzere, her alanda bağımsızlığımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz
bağları koparan;
Ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran;
Kişisel inançlara dokunmayarak, toplumumuzu Ortaçağ zihniyetinden ve şeriattan kaynaklanan "nakil"e
dayalı kurum ve kurallardan kurtarıp, sürekli biçimde çağdaş ve uygar bir ulus olmanın ve böyle
kalmanın yollarını gösteren , "akıl"a dayalı lâik düşünce, lâik hukuk ve lâik öğretim sistemlerini toplum
yaşamında egemen kılan;
Tüm özgürlüklerin ve insan haklarının sosyal Hukuk Devletinin ve çoğulcu demokrasinin yolunu açan;
Yüzyıllarca ikinci sınıf insan durumuna düşürülmüş Türk kadınını gerçek yerine yükseltip, eşit haklara ve
eşit onura sahip insan ve yurttaş yaparak yapay eşitsizlikleri kaldıran;

İçten ve dıştan kaynaklanan her tür sömürüye karşı çıkarak, halkın yalnız siyasal değil, ekonomik ve
sosyal alanda da gerçek efendi durumuna gelmesini ve tüm yurttaşların gönencini devletin varlık nedeni
ve amacı sayan;
Ulusal ekonominin girişimcilerin keyfine, yalnız kâr ve rekabet mekanizmasına göre başıboş biçimde
işlemesine değil, toplumun ve tüm yurttaşların gereksinimlerini karşılayacak biçimde devlet tarafından
yönlendirilmesini ilke olarak benimsemiş ve benimsetmiş olan;
Yurdumuzun yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul
ettiren;
Misak-ı Millî sınırları içinde "Türk'üm" diyen herkesin Türk olduğu ölçütünü getirerek, ırkçılığı
reddedip; yapıcı, olumlu ve çağdaş Türk Ulusalcılığını yaratarak, onu devletimizin temel ilkelerinden biri
yapan;
Her yurttaşın eğitimden, bilimden ve sanattan payını almasını, "fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür
kuşaklar’ın yetiştirilmesini devletin başta gelen görevi yapan;
Kültür emperyalizminden kurtulabilmemiz ve eğitimin yaygınlaştırılabilmesi için yeni Türk harflerini
kabul etmenin yanında Türk dilinin arındırılması ve zenginleştirilmesini büyük bir toplumsal görev sayan;
Türk Ulusunun tarihini, çağdaş insan kökenine bağlayan;
"Yurtta barış, Dünyada barış" ilkesi ile devlet yaşamında ve uluslararası ilişkilerde kaba kuvveti, ırkçılığı,
saldırı savaşını mahkûm eden;
Dış politikada "Dünya uluslar ailesinin eşit haklara sahip onurlu bir üyesi olma" ölçütünü ve
"karşılıklılık kuralını" vazgeçilmez ilke yapan;
Bütün ulusların insanlık ailesinin bir parçası olduğunu vurgulayarak, insanlığın bütünleşmesi
düşüncesinin tohumlarını atan Çağdaş Devlet Kurucusudur.
Bu durum karşısında Atatürk devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın çözümlenmesinde ışık
tutucu niteliğe ve yaratıcı güce sahip olduğuna inananlar, " Atatürkçü Düşünce Derneği " ni kurarak,
O'nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma
zorunluluğunu duymuşlardır. " denmek suretiyle işbu dosyada taraf olarak yer alınmasının nedeni
açılanmıştır.
TALEP VE SONUÇ : Yukarıda açıklanan ve re'sen göz önüne alınacak sebeplere binaen; Sayın
Savcılık tarafından şüpheliler hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak, kovuşturma aşamasına
geçilmesi için kamu davası açılmasını talep ederiz. Saygılarımla.

Müşteki Vekili
Av. Dorukcan DAVUTOĞLU

Ek;
Muhtar Ve Dernek Başkanı Tarafından Alınan Karar
Vekaletmame

Bir yazı görseli olabilir Bir yazı görseli olabilir

Bir yazı görseli olabilir

Bir yazı görseli olabilir

 

 

Yorum Yazın

Yorum yazarak topluluk kurallarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Belediyeler hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.