GÜNDEM

İsmail Coşkun 'dan İfade Hürriyeti Nedir ve Niçin Gereklidir?

hüseyin okumuş
90513 Görüntüleme
15 Nisan 2023 23:17
Son Güncelleme: 15 Nisan 2023 23:17
Medeniyetle ilgili tartışmalarda üzerinde en kolay ittifak edilecek husus ifade özgürlüğünün medeniyetin temel değerleri arasında yer aldığıdır. İnsanlar, siyasi yelpazenin neresinde yer alırlarsa alsınlar, neredeyse her görüşten insanlar, ifade özgürlüğünün olmadığı bir yerde medeniyetin bulunmadığını kabul ve itiraf etmekte zorlanmayacaklardır.
İsmail Coşkun 'dan İfade Hürriyeti Nedir ve Niçin Gereklidir?

İfade özgürlüğü dünya toplumlarının medeniyet yelpazesinde işgal ettikleri yeri anlama ve değerlendirmede başvurulabilecek temel ölçütler arasındadır. Bir toplumun ne kadar medeni olduğunu tespit etmek istiyorsak yapmamız gereken şeylerin en başında orada ifade özgürlüğünün hangi ölçüde var olduğuna bakmak gelmektedir. Bu yapılırsa, ifade özgürlüğüne daha çok değer ve yer veren toplumların daha medeni ülkeler arasında bulunduğu, vermeyenlerin ise daha az medeni veya gayri medeni ülkeler safına yerleştiği görülecektir. İfade özgürlüğü aynı zamanda bir kavşak özgürlüktür. Bunun anlamı şudur: Bir ülkede yeterli seviyede ifade özgürlüğü mevcut ise, bunu orada diğer hak ve özgürlüklerin de mevcut bulunduğunun işareti olarak kabul edebiliriz. Başka türlü söylersek, bir ülkede ifade özgürlüğünden önce diğer hak ve özgürlüklere yer verirsek, kaçınılmaz olarak ve doğal bir akışla, sonunda ifade özgürlüğü de ortaya çıkacaktır. Hem temel hak ve özgürlüklerin tanındığı yerde ifade özgürlüğünün olmaması, hem de ifade özgürlüğünün bulunduğu yerde diğer hak ve özgürlüklerin mevcut olmaması düşünülemez.

Fotoğraf açıklaması yok.

 Bir hakkı tanırsanız diğer haklar da yavaş yavaş belirir, bir hakkı ihlal ederseniz diğer haklar da yavaş yavaş geriler. İfade özgürlüğü hayat, hürriyet ve mülkiyet doğal haklarının ve basın özgürlüğü ile teşkilatlanma, seyahat, basın sivil özgürlüklerinin birleştiği yerdir. Tersinden bakıldığında bu doğal haklara ve sivil özgürlüklere ifade özgürlüğünden hareketle ulaşılabilir.

 İfade Özgürlüğü insanların görüş, kanaat, düşünce ve taleplerini başlarına kötü bir şey gelmesi, özellikle kamu otoriteleri tarafından başlarına kötü bir şey getirtilmesi korkusu taşımadan serbestçe ifade edebilmeleridir. Bir toplum içinde yaşayan her reşit insan bulunduğu sosyal ortamın gereklerine uyacak şekilde sosyalleştirilmiştir. Bu onu başkalarıyla ilişki ve etkileşime girerken genel ve ortalama standartlara kurallarına uymaya iter. Bunu yapmayan insanlar kınanma, dışlanma, psikolojik baskı altına alınma gibi sosyal müeyyidelerle karşılaşır. Bazı durumlarda bu müeyyieler de ifade özgürlüğü ihlâline sebep olabilir. Bir insana konuşmaları ve açıklamaları yüzünden fiziki saldırı gerçekleştirmek de doğrudan doğruya ifade özgürlüğünü sınırlayan, ama onunla kalmayıp daha ileri giden bir kriminal eylemdir ve hukuk devletinde ceza hukuku tarafından cezalandırılır.

Ancak, ifade özgürlüğüne yönelik en büyük tehdit diğer bireylerin eylemlerinden değil kamu otoritelerinin eylem ve icraatlarından kaynaklanır. Bu yetki sivil vatandaşlara tanınmamış ve sivil vatandaşlar bunları yapmak için gerekli imkan ve araçlarla donatılmamıştır. Ayrıca, kamu otoritelerinin otoritesi vatandaşların gücü gibi dar bir alanla sınırlı değildir, bütün ülke sathını ve her insanı kapsayacak kadar yaygındır ve kamu otoritelerinin ellerindeki imkan ve araçlar da aynı anda milyonlarca insanın ifade özgürlüğünü ihlal etme potansiyeli yaratcak kadar çok ve çeşitlidir. Bu yüzden, ifade özgürlüğü kendisine karşı asıl korunması gereken güç kamu otoritesidir.

 

Düşünce özgürlüğü ile ifade özgürlü birbirlerinden ayrılamayacak şekilde iç içe geçmiştir. İfade özgürlüğü ihlalleri düşünce suçu denen bir suç türünün ortaya çıkmasına sebep olur. Düşünce özgürlüğü insanların istedikleri konuda diledikleri gibi düşünebilmeleridir. Henüz insanın beynini kontrol etme ve düşüncesini okuma teknikleri ve cihazları geliştirilmediği için bu bakımdan önemli bir problem yoktur. İsteyen istediğini düşünür. Başkaları kişinin ne düşündüğünü bilmediği için düşünceleri yüzünden ona karşı harekete geçemez. Ancak, düşünce faaliyetinin gerçek bir düşünce faaliyeti olabilmesi ve bir anlam ifade edebilmesi için düşüncelerin dışa vurulabilmesi lazımdır. Bu yüzden, kelimenin gerçek anlamında düşünce özgürlüğünün olabilmesi ifade özgürlüğünün olmasına bağlıdır. Düşünce ve ifade özgürlüğü birlikte var olabilir. Biri var olmadığında diğeri de var olamaz, yaşayamaz. İnsanlar kendilerini değişik yol ve araçlarla ifade ederler. En çok bilinen ve kullanılan, en kolay ve en düşük maliyetli kendini ifade etme yolu konuşmaktır. Ancak, insanlar yazarak, belli tarzlarda davranarak, belli biçimlerde giyinerek, belli tarzlarda ibadet ederek de kendilerini ifade ederler. İfade ediş yol ve yöntemlerine önceden sınır getirilmesi ifade özgürlüğüyle bağdaşmaz. İnsanlar sadece yazarak kendini ifade edebilir denirse ifade özgürlüğüne haksız yere sınır çizilmiş olur. İfade özgürlüğü problemleri insanlığın kadim özgürlük problemlerindendir. Tarih boyunca, özellikle düşünen, ortalama yaygın inanç ve kanaatlerden sapan ve kamu otoritelerine kayıtsız itaati kabul etmeyen insanların başı hep ifade özgürlüklerini kullanmaları yüzünden derde girmiştir. Ne var ki, bu sistemde, toplam nüfus içinde sınırlı bir azınlık teşkil eden ve siyasi haklara, yani seçme ve seçilme hakkına sahip bulunan vatandaşlar dahil, hiç kimse, sivil hak ve özgürlüklere sahip olamamıştır.

 İfade özgürlüğü açısından tarihi ve teknik gelişmeler de yeni problemler yaratmaktadır. Tarihte egemenler hep şu veya bu gerekçeyle ifade özgürlüğüne izin vermemek istemiş ve her toplumsal gelişmeyi ve değişmeyi bunun gerekçesi ve aracı olarak kullanmaya çalışmıştır. İlk önceleri insanların konuşarak kendilerini ifade etmelerine sınırlama getirilmek istenmiştir. Yazının icadı üzerine insanların yazarak kendilerini ifade etmesi engellenmek istenmiştir. Matbaanın yaygın şekilde kullanılmaya başlaması ve çok sayıda kitabın aynı anda basılabilmesi kitapların sansürlenmesini gündeme getirmiştir. Gazete icat olunca gazeteler hedef tahtasına oturtulmuştur. Sonra peşinden radyo ve televizyon gelmiştir. Bugün internetin sansürlenmesi gerekip gerekmediği tartışılmaktadır. Siyasi iktidar sahipleri –yani politikacı ve bürokratlar– ifade araçlarını ya sansürlemek ya da tekelleri altına alıp kendi inanç ve görüşlerinin propaganda aracı olarak kullanmak istemişlerdir. İktidarın kamuyu kullanarak  sansürlemek ve onlardan vatandaşları etkilemede ve yönlendirmede yararlanmak için çaba sarf edmektedir. Kısaca, ifade özgürlüğü özgürlüğe önem veren ve özgürlük isteyenlerle özgürlüğü önemsemeyen ve özgürlükleri budamak isteyenler arasında bir mücadele alanı olmaya devam edecektir. Çünkü insanlar dinleri kalpleriyle benimser veya reddederler. Kalpleri kontrol etme güç ve imkanımız olmadığı için kimin neye inandığını veya inanmadığını gerçekten bilemeyiz. Devlet insanlara bir dini benimsemeleri veya reddetmeleri için çok baskı yaparsa, insanlar bundan yılar ve devletin istediğini yaptığını yani devletin inanmasını istediği dine inandığını veya reddetmesini istediği dini reddettiğini söyler ve sonuç vermez, sadece baskıcıların kendi kendilerini avutmasını sağlar. Bundan dolayı devlet insanların neye nasıl inanacağına karışmamalıdır.  

Susturulan fikir doğru fikir olabilir. O zaman, insanların doğru fikirlerden istifade etmesi engellenmiş olur. Bir fikri susturanlar kendi kendilerinin yanılmaz olduğunu zannediyorlardır; oysa kendi fikirleri yanlış olabilir. Bunun anlaşılması için başka fikirlerin susturulmaması gerekir. Aksi takdirde o fikrin doğru olduğuna kani olanlar ona peşin hüküm tarzında inanır. Doğru fikirlerin daha iyi anlaşılması ve daha iyi benimsenmesi için de düşünce ve ifade özgürlüğüne ihtiyaç vardır.

Demokrasi muhalefetin aleni ve meşru olduğu siyasi sistemin adıdır. İktidar her ülkede vardır, çünkü bütün insan toplumları yönetenler ve yönetilenler olarak iki ana kümeye ayrılmaktadır. Muhalefetin de her ülkede olması kaçınılmazdır. Ama bazı ülkelerde açık muhalefete izin verilmez. Bu yüzden muhalefet her zaman gerçekte olduğundan daha küçük görünür ve yer altında çalışır. Bu tür sistemlerde muhalefet meşru kabul edilmez ve ona resmen ve aleni olarak var olma ve çalışma izni tanınmaz. Oysa demokrasilerde muhalefet açık, meşru ve legaldir. Bu yüzden, demokrasilerde muhalefetin varlığının iktidarın varlığından daha önemli olduğu söylenir. Ancak, barışa ve huzura dayalı bir demokratik rejimde muhalefetin var olmasının akli ve mantıki bir temeli de vardır. Bunu şu şekilde açıklayabiliriz: Her ülkede ve her sistemde kaçınılmaz olarak muhalefet var olacaktır. Bu bizi bir tercih problemiyle karşı karşıya getirir. İlk tercih muhalefeti yok ederek dikensiz gül bahçesi oluşturmaktır. Bu yaklaşımın ardındaki mantık şudur: Muhalefetin temizlenmesiyle tam manasıyla homojen bir toplum yaratılmış olacak ve hayat problemsiz devam edecektir. Ancak, bu hayalî bir bekleyiştir. Bir muhalefet odağının yok edilmesi muhalefetin ebediyyen yok edilmesi anlamına gelmeyecektir. Bu imkansızdır. Bir süre sonra başka bir muhalefet doğacaktır. Yeni muhalefetin yok edilmesi de istenen sonucu vermeyecektir, yeni muhalefet merkezleri doğmaya devam edecektir. Muhalefetin devamlı yok edildiği bir toplum bir süre sonra kendi kendini yok etme noktasına gelecektir. O yüzden, bu yol çıkmaz yoldur. İnsanlığa yararlı değil zararlıdır. Takip edilmesi gereken yol muhalefeti yok etmek değil muhalefetle birlikte yaşamayı öğrenmektir. Demokrasi iktidarla muhalefetin birbirini yok etme amacı gütmeden ve yok edilme endişesi duymadan yaşayabileceği siyasi sistemdir. Bu muhakemedeki mantık ifade özgürlüğüne de uygulanabilir. Her ülkede, kaçınılmaz olarak, fikir alanında bir çeşitlilik ve rekabet olacaktır. Çoğunluk fikrin azınlık fikri veya devlet iktidarının devlet iktidarınınkine ters fikirleri yanlış ve zararlı olduğu gerekçesiyle yok etmesi yeni “azınlık” veya “yanlış” fikirlerin belirmesine engel olamayacaktır. Tasfiyenin üzerinden fazla zaman geçmeden yeni muhalif fikirler doğacak veya tasfiye edilen fikirlerin yeni inananları belirecektir. Homojenlik uğruna onların da tasfiye edilmesi gerekecek ve bu süreç insanlık yok olana kadar devam edecektir. Bu olamayacağına göre, ifade özgürlüğü tanınmalı ve farklı fikirlerin rekabet içinde ama barışçıl şekilde bir arada yaşamasına imkan verecek bir sistem tesis edilmelidir. Böyle bir ortamda her fikir başka fikirlerle birlikte yaşamayı ve hayatı paylaşmayı öğrenecektir. Bundan toplumun her üyesi kazançlı çıkacaktır

Hepimiz insan olduğumuz için ifade özgürlüğü istiyorum. Ertelenmemiş, hemen ve şimdi kullanabileceğimiz bir ifade özgürlüğü istiyorum. Barışın, huzurun ve refahın egemen olduğu bir ülke kurabilmemiz için ifade özgürlüğü istiyorum. İfade özgürlüğü istiyorum, çünkü ülke ve toplum olarak ifade özgürlüğünden daha acil ve daha önemli bir ihtiyacımız olmadığına inanıyorum

Fotoğraf açıklaması yok.

Yorum Yazın

Yorum yazarak topluluk kurallarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Belediyeler hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.