Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyetin benimsenmesi ve gelişmeler için en önemli şeyin kadınların olduğunu ifade etmektedir. Türk kadınının yaşadığı ve devam ettiği gerçek varlığıyla birlikte azami ölçüde önemsediği. Çünkü dünya kamuoyunun Türk kadınının yanlış davranışlarını düşünüyordur. Hem bu imajı değiştirmek hem de kadının sosyo-ekonomik ve sosyo-politik hayatta kalması için erkekle eşit şartlarla mücadele etmek için mücadele etmek gerekiyor.
Atatürk, 1923 yılında yaptığı bir konuşmada şöyle diyor:
“ Bizim sosyal yatırımlarımızın başarısızlığının nedeni, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri geliyor. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken, diğer organı işlevizse o sosyal toplumdur. İşte Ulu Önder Atatürk bu çağdaş düşünce ile Türk kadının, Türk sermayesinin yerini ve yollarını açıkça ifade etmiştir.
Başka bir lider yoktu ve dahi olmamıştır ki ortaya çıkan bu tarih, o güne kadar, bu kadar net ve kesin bir şekilde dile getirmemiştir.
1924 yılında kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile çağdaş örgün eğitimin esasları tespit edilmiş, Milli Eğitimin temeli atılmıştır. Cumhuriyetin döngüsünden sonraki yıllarda Milli Eğitim'in devlet bütçesinde harcadıkları harcamalar, her zaman iki büyük kalemden biri olarak kendini göstermiştir.
1927 yılında kız ve erkek çocukların eşit haklarla açılan ilk öğretimi 1927 yılında orta öğretim izlemiş ve Harp Okulları dışında tüm ortaokul ve liselerde karma eğitim başlamıştır.
“ Efendiler memleketimizde cahil varsa umumidir, yalnız kadınlarımıza değil, erkeklerimize de şamildir ” diyen Atatürk, sözlerine şöyle devam etmektedir;
“ Binaenaleyh, kadınlarımız, hatta erkeklerden daha çok münevver, daha çok feyizli, daha çok bilgili olmaya mecburdur.
Eğer hakikaten Milletin anası olmak istiyorsa daha selametle, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yol vardır.
Büyük Türk kadınını mesaimizde müşterek, hayatımızı birlikte yürütmek, Türk kadınını ilmi, içtimai, hayatta hayatta kalan erkek şeriki, muavin ve müzahiri yapmak bulunmaktadır.”
Cumhuriyet dönemi Türk kadının eğitimindeki kaydettiği aşamayı verilerle bahsetmek yerinde olacaktır.
Yıllar İlk Okul
Erkek Kız
1929-30 308.028 161.043
1939-40 619.246 285.893
1979-80 3.000869 931 794
Yıllar Orta Okul
Erkek Kız
1929-30 18.662 6.736
1979-80 786550 383683
Yıllar Lise
Erkek Kız
1929-30 3.574 1.172
1979-80 341969 189791
Yıllar Mes. ve Tek. Öğr. Ok.
Erkek Kız
1929-30 4.951 3.197
1979-80 370701 144222
Yıllar Fakül. ve Y199ük. Ok.
Erkek Kız
1929-30 3.390 292
1979-80 203500 66778
Günümüzde ise toplam okuryazarlık oranı kadınlarda %95.5, erkeklerde %99.2 olarak saptanmıştır. Eğitim alanında yapılan gelişmelerin kadınlarımıza katkısı ise günbegün artarak kendini göstermektedir.
Hukuk alanında ise; Cumhuriyet devriminin en önemli kanunlarından biri olan 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanundur. Bu kanun Türk kadınları ile ilgili olarak şu hükümleri taşımaktadır:
-Daha önce birden fazla kadınla evlenebilen erkek, bundan böyle tek bir kadınla ve resmi nikahla evlenmek durumundadır.
-Aile kurumunun tek taraflı olarak feshi kaldırılıyor ve kadına da kocasını boşayabilme hakkı tanınmaktadır.
-Miras hakkından yararlanmada cinsiyet farkı yok edilerek, kadın ve erkek eşit sayılıyor.
-Evli kadın, kocasının rızası olmadan isteğince taşınabilir veya taşınmaz mal edinebilie ve kendi üzerine kaydettirebilir.
-Eskiden bir erkeğin tanıklığını çürütmek için iki kadının tanıklığı gerekirken Medeni Kanunla bu cinsiyet farkı da kalkmış ve tanık olarak her fert eşit sayılmıştır.
Medeni Kanun, Türk kadınının hakları ile ilgili olarak Atatürk’ün çıkardığı ilk yasadır. Yasal haklar, 1933 yılında uygulamaya dönüştürülmüş ve Türk kadını ilk kez Belediye seçimlerine katılmıştır.1934 yılında kadınlara da seçme seçilme hakkı tanınmıştır. Bunun ilk uygulanması ise 1937 yılında yapılmış ve Türk kadını 18 temsilcisi ile meclise girebilmiştir.
Türk kadınının sosyal hayatta da gözle görülür ölçüde değişimi görülmeye başlamıştır. 1920’lerde sahneye çıkar, 1933’lerde Belediye meclislerinde, hemen sonrada Büyük Millet Meclisinde kendini gösterir. Tüm mesleklerde kadın sayısı, bir yıl öncesine oranla bile hızla artmaktadır. Ağır sanayiden ticarete, zanaattan sanata, bilimden fen’e bütün atardamarlarda kadının katkısı hissedilir olmuştur.
Bu alanlarda Cumhuriyetimizin filizlendirdiği kadınlarımızdan örnekler sunmakta yarar görüyorum; ilk Türk kadın savaş fotoğrafçısı ve muhabiri Semiha ES, ilk kadın muhtar Satı Kadın, ilk Türk Kadın Tıp Doktoru Safiye ALİ, ilk kadın İnşaat Mühendisi ve ilk kadın Voleybolcu Sabiha Rıfat GÜRAYMAN, tarihe adını altın harflerle yazdıran savaş kahramanımız Nene Hatun, Sümerolog yaşayan çınarımız Muazzam Muazzez İlmiye ÇIĞ, ilk Türk kadın Ressam Mihri MÜŞFİK, Opera Sanatçısı Soprano Leyla GENCER, Arkeolog Halet ÇEMBEL, Filolog Yazar Azra ERHAT, ilk Müslüman Kadın Oyuncu Afife JALE vb.
Kültürel değerlerimizi gelecek nesillere ve evlatlarımıza aktaracak yegane gücün Türk kadını olduğunu hepimiz bilmek zorundayız.
Bütün veriler bugünlerde maalesef ki hayat sahnesinden yıllarca mahrum bırakılan Türk kadının Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ışığıyla yaşadığı bütün yerlerde güneş gibi parlarken ekilen tohumlar da filizlenmeye başladı. Ekonomiden sanata, ticaretten ilişkilere hayatı ilmek ilmek işlemeye başlayan çağdaş Türk adına tarihe geçen altın harflerle baskıyı devam ettiriyor.
Ve şunu da unutmamak gerekir ki: bir toplumda kadın ne kadar bilgeyse, başarılıysa o toplumun refahı ve başarı düzeyi o derece yüksektir. Kadın elinin değdiği her işte bir güzellik ve zarafet vardır.
Atamızın da söylediği gibi “ Bir milletin medeniyetini kullanmak istiyorsanız; Kadınlara nasıl davranıldığına bakın.”
Yorum Yazın