KÜBRA YILMAZ
KÜBRA YILMAZ

25 Kasım Direnişin Rengi, Sözümüzün Ateşi

Yayınlanma: 24 Kasım 2025
25 Kasım  Direnişin Rengi, Sözümüzün Ateşi

Bugün, takvimlerdeki sıradan bir tarih değil, tarihin kanla ve cesaretle not düştüğü bir dönüm noktasıdır: 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Bu sadece bir anma günü değil; Dominik Cumhuriyeti'nde diktatörlüğe karşı direnen ve 1960 yılında hunharca katledilen Mirabal Kardeşler'in mirası, tüm dünyada yankılanan bir direniş çığlığıdır.

 Zihniyetin Kör Karanlığı  Sözümüz, hayatı hiçe sayanlara, kadını yalnızca bir nesne, bir mülk ya da susturulması gereken bir ses gibi gören o karanlık zihniyete karşıdır. Bu zihniyet, toplumsal dokumuzun en derin yarasıdır; kadınlarımızı aramızdan alan, kız kardeşlerimizin, annelerimizin, eşlerimizin ve geleceğimizin mimarlarının hayallerini yarım bırakan acımasız şiddetin kaynağıdır.

Şiddet, sadece fiziksel izlerden ibaret değildir. Ekonomik baskı, psikolojik yıpratma, dijital taciz ve ısrarlı takip; şiddetin çok boyutlu, sinsi ve yıkıcı yüzleridir. Evde, sokakta, iş yerinde, sanal dünyada... Kadınlar, nefes aldıkları her alanda bu tehditle yüzleşmek zorunda kalıyor. Dünya Sağlık Örgütü verileri bize her üç kadından birinin hayatının bir döneminde şiddete maruz kaldığını söylüyor. Bu, istatistik değil; her birimizin çevresindeki somut bir tehlikedir.

Mücadele Bayrağını En Tepeye Taşımak Katledilen her kadın için, hayalleri yarım kalan her bir genç kız için, şiddete maruz kalan ve sesi kısılan tüm kız kardeşlerimiz için mücadele bayrağını en tepeye taşıyacağız. Bu bir vicdan borcudur, bir insanlık gereğidir.

Susmayacağız! Bu bizim en temel sözümüzdür. Çünkü sessizlik, şiddetin en büyük müttefikidir.

Bu mücadele, yasal düzenlemelerin ötesine geçmek zorundadır. Yürürlükteki kanunların (6284 sayılı Kanun gibi) kararlılıkla, tavizsiz ve eksiksiz uygulanması hayatidir. Ancak asıl devrim, zihinlerde başlamalıdır.

  • Eğitim: Aileden başlayarak, okullarda ve tüm toplumsal kurumlarda, ayrımcılığı ve eşitsizliği besleyen toksik erkeklik rollerini ve cinsiyetçi dilin zehrini temizleyen bir eğitim seferberliği başlatılmalıdır. Kadın ve erkeğin birbirini tamamlayan, eşit ve özgün iki insan olduğu bilinci yerleştirilmelidir.

  • Toplumsal Refleks: Şiddet gördüğünü bildiğimiz, hissettiğimiz anlarda sessiz kalmak, görmezden gelmek yerine derhal harekete geçmek, şikayet etmek ve destek olmak hepimizin vicdani görevidir. Şiddet, "aile içi" bir mesele değil, kamu vicdanını yaralayan bir insanlık suçudur.

  • Cezasızlık Son Bulmalı: Şiddeti uygulayanların ve kadın cinayetlerinin faillerinin en ağır şekilde cezalandırılması, adalete olan inancı pekiştirecek ve bu suçun caydırıcılığını artıracaktır.

25 Kasım, bir gün süren bir etkinlik değildir. O, yılın 365 günü sürmesi gereken topyekûn bir toplumsal dönüşümün başlangıç çağrısıdır. O bayrak, kadın-erkek, genç-yaşlı hepimizin elinde dalgalanmalı. Kadınların korkusuzca yaşadığı, hayallerini gerçekleştirdiği ve yaşama hakkının kutsal sayıldığı bir dünyayı inşa edene kadar; Mücadelemiz bitmeyecek!

 

Yorum Yazın