Hayatın en sessiz ama en etkili devrimi, belki de bir bebeğin düzenli uykusunda, zamanında yenen bir kaşık mamada ya da küçük bir tuvalet alışkanlığında saklıdır.
İnsan yaşamının ilk üç yılı, gelişimin en hızlı olduğu, bebeklerin dünyayı büyük bir merak ve hızla keşfettiği bir dönemdir. Bu dönemin temel yapı taşlarını ise uyku, beslenme ve tuvalet gibi günlük rutinler oluşturur. Ancak bu rutinler yalnızca fiziksel ihtiyaçların karşılanmasından ibaret değildir. Aynı zamanda güven duygusunun, bağlanmanın ve gelecekteki davranış örüntülerinin temelleri de bu küçük alışkanlıklarla atılır.
Son yıllarda yapılan tez çalışmalarına baktığımızda, bu alanda umut verici bulgularla karşılaşıyoruz. Türkiye’de yapılan araştırmalar, rutinler konusunda ebeveynlere verilen eğitimlerin, sadece çocukların değil, ailelerin ruh sağlığı üzerinde de olumlu etkiler yarattığını gösteriyor. Özellikle ebeveynlerin bilgi düzeyleri arttıkça kaygılar azalıyor, stres yönetimi kolaylaşıyor ve en önemlisi, bebekle kurulan duygusal bağ güçleniyor.
Ama dikkat çekici bir eksiklik de var: Türkiye genelinde, bebeklik dönemine özel ve yaygın biçimde uygulanan önleyici müdahale programları neredeyse yok denecek kadar az. Oysa ki bu tür programlarla erken yaşta desteklenen çocuklar, ilerleyen yıllarda çok daha sağlıklı bireyler olarak topluma katılabiliyor.
Devlet destekli projelerle, her sosyoekonomik kesimden aileye ulaşacak şekilde planlanacak eğitim programları hem çocukların gelişimine katkı sunacak hem de ailelere güçlü bir destek sağlayacaktır. Bu, toplumun ruh sağlığını iyileştirmek adına sessiz ama köklü bir dönüşüm anlamına gelir.
Unutmayalım ki bir bebeğin düzenli uykusu, aslında bir toplumun huzur içinde geleceğe yürümesinin ilk adımı olabilir.
Sağlıcakla kalın....
Kübra Yılmaz
Yorum Yazın