Galiba bu soruyu herkesin kendine sorması gerekiyor.
Her şeyi olgunlukla ve anlayışla karşılayabilmek, müsamaha gösterebilmek, tolerans tanıyabilmek gerekir hoşgörülü olabilmek için.
Acaba gerçekten hoşgörülü müsünüz?
Yaşadığınız olaylar karşısında öfke kontrolünü sağlayabiliyor musunuz?
Empati duygusunu geliştirebildiniz mi?
Evinizde, iş hayatınızda, sokakta, hatta trafikte hoşgörülü olabiliyor musunuz?
İnsanın olduğu her yerde şüphesiz ki tartışma, anlaşmazlık, kavga görmek mümkündür. Kişilerin eğitimli ya da eğitimsiz olmaları ile ilgisi yoktur. Hoşgörüsüzlük aslında her insanda bir eksikliktir. Bir insan kendi ile barışmadığı sürece başkaları ile anlaşamaz. Kendisine saygısı olmayan, başkalarına saygı duyamaz. Sevgisizlik beraberinde mutsuzluğu getirir.
Egosundan ödün vermeyenler, bencilliklerinden vaz geçmeyenler ve her zaman haklı olduğunu düşünenler savunmaya geçerler. Kendi eksikliklerini başkalarının açığını arayarak tamamlamaya çalışırlar.
Bir insanı kırdığınızda üzülüyor musunuz? Sonrasında vicdanınızı sorguluyor musunuz?
Yoksa yaşadığınız her kötü olayda hep bir suçlu mu arıyorsunuz?
Bir kere hoş görmek olaylara ön yargısız yaklaşmaktır. Genellikle hor görülen meselelere eleştirel bakmaktır. Hoş görmek, affetmek ya da izin vermek değil, olayları ve olguları reddetmemektir.
Hoşgörüsüzlük birçok eksikliktir ve kişiyi toplumdan uzaklaştırır. Neredeyse her gün kavga, cinayet haberlerini duyuyoruz, okuyoruz. Hiç düşündünüz mü kaçının sebebi hoşgörüsüzlüktür diye? Bazen bir sözden, bazen bir bakıştan, bazen de hiç yoktan çok üzücü durumlar yaşanabiliyor ve ne yazık ki bu böyle, her geçen gün farklı kişiler ile sürekli tekrarlanır hale geliyor.
Bunu değiştirmek de insanın elindedir. Belki birçok sorun çözülebilir hoşgörüyle, sevgiyle. Okuduğumda beni çok duygulandıran kısa bir hikâyeyi sizlerle de paylaşmak istiyorum. Biraz daha farkındalık oluşturabileceğini ümit ediyorum.
Adam, yeni almış olduğu arabasını parlatırken, 6 yaşındaki oğlu yerden bir taş alır ve arabaya taşla çizgiler çizer.
Öfkelenen baba çocuğunun ne yazdığına bakmadan elini tutarak defalarca vurur; İngiliz anahtarı ile vurduğunun farkında bile değildir. Hastaneye geldiklerinde, çocuk kırık nedeniyle tüm parmaklarını kaybeder.
Çocuk babasını gördüğünde acı dolu gözlerle, “Baba parmaklarım ne zaman büyür?” Diye sorar. Adam çok üzgündür ve suskun kalır; arabasına geri döner ve arabasını defalarca tekmeler.
Kendi yaptıklarından harap olmuş bir vaziyette o çiziklere bakar;
Çocuk ‘BABA SENİ SEVİYORUM‘ yazmıştır.
Sonradan telafisi olmayan üzücü durumların yaşanmaması insanın elindedir.
Aynada gördüğün yüze gülümseyebilmek, komşuna bir merhaba diyebilmek, birine yardım edebilmek, ağlayan birini gülümsetebilmek insanı mutlu eder. Kendini değerli hissettirir. Hoşgörüsüzlüğün ilacı sevgidir. Sevmeye kendinden başlamalısın, kendini iyileştirmeden başkalarına şifa olamazsın. Sevgi her şeye ilaçtır. Güzel düşünün, güzel konuşun. Baktığınızı güzel görün. Yüzünüzden tebessümü esirgemeyin. Tatlı dilli olun, konuşurken kırmayın. Her şeyi bilmek gerekmiyor ama insanın haddini bilmesi ve hoşgörülü olması önemli. Bırakın insanların kusurlarını araştırmayı, bırakın her olaya kötü tarafından bakmayı. Sevdikçe büyütürsün içindeki sevgiyi. Mevlâna Celaleddin-i Rumi, Karaca Sultan, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre insanları hoşgörüye davet ederek yaşamışlardır. Hoşgörü denilince ilk akla gelen isimlerdir. Sizler de isterseniz hoşgörülü olabilirsiniz. Hayatınızı güzelleştirebilirsiniz.
Öfkenin de sevginin de sınırları yoktur. İçiniz huzurlu güzel bir hayat yaşamak istiyorsanız sevgiyi ve hoşgörüyü seçin.
Hepinize sevgi dolu, huzurlu günler diliyorum.
Aşk ola...
Fatoş Taşkın Karadoğan
Yorum Yazın