Demokrasi tüm dünyada kabul edilen bir değer. Bütün ülkeler resmi açıklamalarında demokrasi kavramına vurgu yaparlar. En otoriter rejimler bile sıklıkla kendilerinin daha demokrat ve özgürlükçü olduğunu iddia ederler. Tanımlanması zor olan bu kavram birçok farklı alt başlık altında değerlendirilerek sayısal veriler eşliğinde ortaya konabilir. Peki, böylesine geniş kabul gören bu kavram elbette ki demokrasi dediğimizde diğer birçok alt başlık bu kavramla birlikte gelir. Modernleşme tarihi içindeki gelişmelere bağlı olarak tarihsel sürecin aşamalarında insanlığın ortak bir değeri olarak ortaya çıkan ve siyasetin nasıl şekilleneceğini tayin eden birçok demokrasi mekanizması da ortaya çıkmıştır. Hukukun üstünlüğü, erkler ayrılığı, adil seçimler, çoğulculuk, basın özgürlüğü, kadın hakları ve ekonomik özgürlükler gibi birçok alt başlık, demokrasiyle ilişkilendirilerek güçlü bir demokrasinin göstergesi olmuşlardır.
BM ve ona bağlı kurumların çalışmaları sonucunda tüm dünya ülkelerine dair birçok veri düzenli olarak yayınlanır. Bu veriler ışığında uluslararası toplum bilgilendirilerek sorunlara dair çağrılar yapılır ve çözüm önerileri aranır. Uluslararası kurumlar dışında sivil toplum örgütleri ve bağımsız kurumların araştırma birimleri tarafından da yapılan detaylı ve nitelikli çalışmalarla ülkelerin yıllar içinde hem kendi içlerindeki gelişmeler hem de diğer ülkelerle karşılaştırmalı olarak belirlenen ölçümler ortaya konulur.
Demokrasi endeksleri denince tüm dünyada en çok rağbet edilen endeksler arasında The Economist’in araştırma birimi Economist Intelligence Unit (EIU) tarafından hazırlanan Demokrasi Endeksi, Freedom House’un hazırladığı Dünya Özgürlükler Endeksi ve V-Dem Enstitüsü’nün hazırladığı Demokrasi Raporu ön plana çıkar. Son derece geniş bir veri setine ve detaylı analizlere dayanan bu raporlar arasında V-Dem Demokrasi Raporu, en ayrıntılı olması yönüyle diğerlerinden ayrılır. Bu açıdan diğer endekslerin nasıl yapıldığına ve çalıştığına örnek olması için V-Dem Demokrasi Raporu’na kısaca göz atalım.
1789’dan 2022’ye kadar 202 ülke için 31 milyondan fazla veri noktası. Yaklaşık 4,000 akademisyen ve diğer ülke uzmanları, V-Dem’in yüzlerce farklı parametresini akademik olarak ölçümlemektedir. Bu ölçümler, demokrasinin doğasını, nedenlerini ve sonuçlarını incelemek için yeni yollar sağlar.
Seçimli, liberal, katılımcı, müzakereci ve eşitlikçi demokrasidir. Ülkeleri bu beş demokrasi çeşidi ya da kıstası üzerinden değerlendirilsek bu sayede tanımlanması zor bir kavram olan demokrasinin en genel özelliklerine dair de net bir tablo sunar. Akademisyenler için de bir referans olan ve her yıl yayınlanan V-Dem Demokrasi Raporu,’nun 2023 raporundan verilerle bu endeksin nasıl oluşturulduğuna bakarsak bu yılki rapor için Otokratikleşmeye Karşı Koyma tüm dünyada son yıllarda gözlemlenen otoriterleşme eğilimlerine vurgu yapıyor. Bunun sebebi son 35 yılda demokratikleşme konusunda tüm dünyada sağlanan ilerlemelerin tamamen kaybolması sonucuna göre dünya nüfusunun yüzde 72’sini oluşturan 5.7 milyarlık nüfus, 2022 yılı itibariyle otokrasi olarak nitelendirilen rejimler altında yaşıyor. Bunun anlamı, 2022 yılında dünyanın ulaştığı demokrasi seviyesi endekslere göre 1986 yılı seviyesine düşmüş olması. Daha özelde ise Doğu Avrupa, Orta Asya, Latin Amerika ve Karayip bölgesi, Soğuk Savaş döneminin sonunda aldığı demokrasi puanlarına geri düştü.
Tüm dünyada demokraside yaşanan gerilemeyi gösteren V-Dem’in diğer sonuçları ise on-yirmi yıllık dönemi kapsıyor. Son yirmi yılda ilk defa dünyadaki yakın otoriter sınıflandırmasında yer alan ülke sayısı liberal demokrasi olarak tanımlanan ülke sayısını geçti. Dünya nüfusunun yüzde 28’ine tekabül eden 2.2 milyar insan yakın otoriter rejim tipi altında yaşıyor. Buna karşın dünya nüfusunun yalnızca yüzde 13’üne karşılık gelen 1 milyar insan liberal demokrasilerde yaşıyor.
Dünyanın genel demokrasi durumunu ortaya koymak bakımından sınıflandırması ise demokratikleşen-otoriterleşen rejim ayrımı. Bu sınıflandırmaya göre 2002 yılında 43 olan demokratikleşen ülke sayısı 2022’de 14’e düşmüş. 2002 yılında 13 olan otoriterleşen ülke sayısı ise 2022’de 42’ye çıkmış. Bu bağlamda önemli bir gösterge olarak demokratikleşen ülkeler arasında 1998 yılında yüzde 74 olan ticaret hacmi, 2022 yılında yüzde 47’ye düşmüş. Bu veri oldukça önemli. Zira demokrasiler söz konusu ticaret olduğunda otoriter rejimlerle iş tutmaktan geri kalmıyor ve ticaret hacimlerini tehlikeye atmamak için otoriterleşmeye daha çok göz yumuyor.
Dünya çapında veriler olduğu gibi bölgeler bazında da ülkeler ele alınmıştır. Ayrıca ülke ülke analizlere de yer verilmiş ve ülke bazında değerlendirmeler de sunulmuş. Örneğin, Mahsa Amini’nin öldürülmesiyle geniş çaplı protesto eylemleriyle karşı karşıya kalan İran için değerlendirme yapılmış. 2022’de bu olayların yaşandığı İran için 2021 yılı ile sivil toplumun baskılanması, siyasi cinayetler, politik kutuplaşma ve demokratik mobilizasyon gibi kriterler bağlamında geriye gidiş açık şekilde ortaya konulmuş.
Yine Yunanistan için özel bir değerlendirilme yapılmış. 2022 yılında liberal demokrasi sınıfından seçimli demokrasi seviyesine düşen Yunanistan, 10 farklı gösterge bağlamında 2017 yılından bu yana düşüş sergilemiş. Bu on kriter demokrasi ölçümlerinde V-Dem’in başvurduğu parametreler için de güzel bir örnek sunuyor: yargısal denetim, yargıya uygunluk, yüksek mahkemenin bağımsızlığı, alt mahkeme bağımsızlığı, işkenceye karşı özgürlük, yönetici denetimi, gazetecilere baskı, müzakere aralığı, akademik özgürlükler, kültürel ifade ve yüksek mahkeme kararlarına uygunluk. İran ve Yunanistan örneğinde de görüldüğü üzere, hukukun üstünlüğü, sivil toplum ve bağımsız medyaya karşı takınılan tutum, muhalif hareketler ve kuruluşlara karşı rejimlerin nasıl davrandığı, ekonomik özgürlükler gibi ana başlıklar altında geliştirilen birçok ölçüm kıstası ülkelerin yıllar içinde demokrasi ya da otoriter rejim yönlerinden hangisine yöneleceğini sağlam verilerle destekleyerek açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Demokrasi dünyanın geldiği noktada son derece kırılgan bir değer. Otoriterleşme tehlikesi, her an mücadele, her koşulda denetim, sivil toplum duyarlılığı ve halkın uyanık olmasını gerektiren ciddi bir problem. Hannah Arendt totalitarizm tehlikesine karşı her zaman uyanık ve tetikte olmamız konusunda insanlığı uyarmıştı. Son yıllarda tüm dünyada yaşanan otoriterleşme eğilimi de bu tehlikenin ne kadar gerçek ve demokrasinin ne kadar kırılgan olduğunu V-Dem’in ayrıntılı veri seti ve titiz araştırmasının ortaya koyduğu üzere bizlere tekrar gösteriyor.
Yorum Yazın