İçten İçe Çürüyüş Bireyden Topluma Ahlaki Erozyon ve Çıkış Yolu

Hüseyin Okumuş
102760 Görüntüleme
18 Temmuz 2025 12:11
Son Güncelleme: 18 Temmuz 2025 12:11
İçten İçe Çürüyüş Bireyden Topluma Ahlaki Erozyon ve Çıkış Yolu

Bu çürümüşlüğü Mehmet Rauf’un Eylül romanını okurken orada geçen şu cümle, sadece bireysel bir sarsıntının değil, aynı zamanda toplumsal bir çöküşün de habercisidir
"Nedir bu insanın içten içe çürüyüşü?"nü günümüze indirgeyerek sizlerle paylaşmak istedim.

Bu sorunun cevabı, günümüzde bireyin ve toplumun karşı karşıya kaldığı çok katmanlı sorunların özünde yatmaktadır. Eğer bir toplumda adalet zedelenmiş, samimiyet kaybolmuş, vicdanlar susmuşsa; orada birey de zamanla içten içe çökmeye başlar. Bu çöküş, bir kişinin sınırlarını aşarak zamanla bir salgın gibi yayılır ve en sonunda toplumun bütün dokularına sirayet eder.

Bu çürümenin temelinde, bireylerin "biz" bilincinden uzaklaşarak yalnızca kendi çıkarlarını gözettiği bir bencillik kültürü yatar. Liyakatin yerini kayırmacılık, dürüstlüğün yerini aldatma, ortak faydanın yerini ise kişisel menfaat aldığında; kurumlar, varoluş amaçlarından sapar. Böylece içleri boşaltılmış, sadece şeklen ayakta duran birer kabuk yapıya dönüşürler.

Adalet dağıtması gereken hukuk sistemi, güçlünün sopasına; bilgi üretmesi gereken eğitim sistemi ise vasatlığı yücelten, sorgulamayı değil ezberciliği teşvik eden bir çarka dönüşür. Bu noktada sadece kurumlar değil, toplumun vicdanı da yaralanır. Çünkü adaletin terazisi şaştığında, hak yerini bulmadığında ve liyakat değersizleştirildiğinde, toplumsal güven duygusu da zedelenir.

Ancak bu çürüme toplumun kaçınılmaz kaderi değildir. Her çözülüşün içinde bir toparlanma ihtimali vardır. Umudu yaşatan şey, çürümenin başladığı yerde çözümün de filizlenebilmesidir. Birey yeniden bir dirilişin kapısı, bireyin vicdanının sesini yeniden duymasından, "ben" hapishanesinden çıkarak "biz" diyebilmesinden geçer.

Bu, yalnızca toplumsal değil, aynı zamanda ahlaki bir uyanışı ve güçlü bir iradeyi gerektirir. Nasıl ki çürüme bireyde başlayıp topluma yayılıyorsa; yeniden doğuş da, hayatının merkezine ahlakı, vicdanı ve ortak faydayı koyan bireylerin omuzlarında yükselecektir.

Unutmamak gerekir:
En karanlık gecenin ardından gelen şafak, o karanlığa inatla direnenlerin eseridir.
Toplumsal aydınlanma, bu direnci gösteren bireylerle mümkün olacaktır.

Yorum Yazın

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazılarını görmek için tıklayınız.