İnsanın en büyük yanılgısı, yaşarken yaşadığını fark etmemesidir.
Bir günü sıradan, bir anı önemsiz sanırız; oysa tam da o sıradan sandığımız günler, bir ömür sonra en çok özlediklerimiz olur.
Bugün elindeki çayın buharı, sevdiğin birinin sesi, pencerenden süzülen güneş ışığı… Belki de bir gün dönüp baktığında “keşke o zamanı biraz daha yavaş yaşasaydım” diyeceğin anlardır. Ama biz, çoğu zaman geleceğe takılırız. “Bir gün mutlu olacağım” deriz. Oysa o “bir gün” dediğimiz şey, çoktan gelip geçmiştir.
Zamanın hızı hep bizden hızlıdır. Biz hayatı planlarken, hayat kendi yoluna çoktan devam eder. O anın içinde olmaktan çok, bir sonrakini düşünürüz. Ve mutluluk, fark edilmeden elimizden kayar gider.
Yıllar sonra bir şarkı, bir koku, bir fotoğraf… Her biri o anları yeniden hatırlatır. Kalbimiz burkulur, çünkü biliriz: mutluyduk ama farkında değildik.
Belki de insanın öğrenmesi gereken en önemli şey şudur:
Mutluluk, arandığında değil, yaşandığında vardır.
Bir daha geri gelmeyecek o anların kıymetini bilmek, bir ömrün en sessiz bilgelik dersidir.
Yorum Yazın