4 Aralık Madenciler Günü, sadece takvimde bir tarih değil, insanlığın varoluşundan bu yana süregelen, alın terinin en yakıcı, emeğin en yoğun olduğu mücadelenin bayrağıdır. İzmit’te, Roma zulmünden kaçıp madencilere sığınan Santa Barbara’nın hikayesiyle köklenen bu gün, madencinin barış, kardeşlik ve özgürlük tutkusunun, yerin yedi kat altından gelen sarsılmaz bir inançla bütünleştiği bir destandır.
Yerin Altındaki Adalet Meydanı Madenci, uygarlığın temellerini atan gizli kahramandır. Fakat bu yoğun emeğin karşılığı, ne yazık ki en büyük zulüm ve sömürü olmuştur. Zulüm nerede katmerlendiyse, madenciye daha da katmerlisi bahşedildi.
-
Evrensel Keder: Seattle'dan Zonguldak'a, And Dağları'ndan Cape Town'a kadar, dünyanın bütün yer altı dehlizleri, madencinin nefesine karışan kömür tozu ve sömürüden çalınan alın teriyle doludur. En çok üreten, en az hakkı alan olmuştur.
-
En Büyük Öfke: Bu adaletsizlik ve talan, madenci ruhunda biriken büyük bir öfkeye dönüşmüştür. 4 Aralık, bu öfkenin ve “Başka türlü bir dünyanın mümkün olduğuna” dair kararlılığın, omuz omuza verilen bir mücadele gününe dönüştüğü tarihtir.
Coşku Yerine Karanlık, Türkiye Madenciliğinin Açısı Dünyanın birçok yerinde coşkuyla kutlanan 4 Aralık, ne yazık ki bizim coğrafyamızda acı, yas ve adalet arayışıyla anılmaktadır. Yoksulluk, güvencesiz özelleştirmeler ve anti-demokratik uygulamalar, maden ocaklarını birer ölüm tuzağına çevirmiştir. Soma’da, Ermenek’te ve daha nice ocakta yitirilen yüzlerce can, bu acı tablonun en ağır bedelidir.
Bugün, Madenciler Günü, sadece geçmişi anma değil, geleceği inşa etme sorumluluğudur:
-
Katliamlara Dur Demek: İş güvenliğini maliyet kalemi değil, insan hakkı olarak gören bir düzeni talep etmek.
-
Emek ve Onur: Madencinin emeğini sömüren, peşkeş çeken politikalara karşı durarak, daha onurlu bir gelecek inşa etme kararlılığını yinelemek.
Yorum Yazın